15 Kasım 2011 Salı

Anı Yakala ve Şimdi; Yarına Tutun!....

   Anı yakalamak/yaşamak  sözü daha önceleri bana biraz umursamaz gelirdi. Sanki ''Bugünü yaşa da yarını asla düşünme, keyfine göre yaşa!'' gibi bir durum olarak alırdım... Tabii bu sözü benim gibi bir çeşit ''Günü yaşa!'' mottosu gibi algılayan çok olsa da sanırım ben arkasındaki kavramı anladım. Halbu ki ''an''ı  yaşamak; ''an''ın farkında olmak demektir ve üzerinde bayağı bir düşünmek gerektirir...

''Carpe Diem'': Hellenistik dönem şairlerinden Epikurist Horatius'un  ünlü sözü! ''Carpe diem, carpe horam''  -günü yakala, saati yakala- ... Ya da ''Saisit le jour!''... hayatını yarınlara erteleme, bir bakarsın yarınlar da bitiveririn Fransızcası... Horatius bu sözü söylerken  yaşamı "Hoyratça!" harcamamızı mı tembihlemişti? Bu özdeyiş Hedonist felsefenin bir savunusu gibi gözükse de aslında gelecek hakkında endişelenmek yerine, yaşanılan anın değerini ve gücünü vurgulamak adına yapılan bir uyarı bence.

 Carpe diem; "Günü yakala/yaşa, tut, kavra, ele geçir!" anlamına gelmekte. Ve  bence bu sözlerin Türkçe çevirisi olan ''Anı yaşa!''nın yanlış kelimesi vurgulandığı için yanlış algılanır bu sözcük...  Çoğunlukla ''An!'' kelimesine vurgu yapılıyor ve anlam sapıyor. Ve insanlar bu söylemi ''O anı kurtar!'' olarak algılıyor. Halbu ki bana göre doğru telaffuz vurgunun ''Yaşa!'' kelimesi üzerinde olan halidir. Nitekim bu kelime vurgulandığında anlaşılır ki, bu sözün anlatmak istediği şey; beynin ve ruhun aynı anda; şimdi burada, aynı yerde olması gerektiğidir. Şimdi; eylemin, düşüncenin tek yeridir. Hayat ''Şu anda!'' var olmanın kalbindedir. Yani insanı içinde bulunduğu anı yaşarken farkında(!) olmalıdır. Hayatı şimdi yaşıyorsak, yaşam şimdidir. Geçmiş ve gelecek şimdidedir. Gerçek şimdidir. Ve kesintisiz şimdide yaşıyorsanız tam farkındalık halindesiniz demektir...

 ''Şimdi''ye biraz bilimsel yaklaşalım... Beynimizin sol tarafı devamlı bizimle konuşur. ''Yarın doktor randevun var, sakın geç kalma! X1 bana neden öyle baktı? Sevgilin sana ihanet etti ve sen bunu haketmedin; ilk fırsatta öç almalısın! Şimdi dişlerini fırçala, yat ve uyu!'' Düşünsel süreçler... Hele hele birde kafaya bi'şey taktıysanız ki aşk acısı mesela; bu bir anafor halini alır! Med-cezir başlar... Geçmişe sık sık dönüş ve tekrar günümüze gelerek nerede hata yaptık soruları. Bir türlü birleşmeyen bir puzzle ve kendini tekrar tekrar geri saran bir bant ve fakat aynı düşüncelerle hiç değişmeden size geri dönen bir bumerang... Beynimizin sol tarafı tam anlamıyla hiç susmayan bir gevezedir..

 Fakat sağ yarım küremizin bunlarla hiç ilgisi yoktur. O sadece anı yaşar! Onun için önemli olan bu andır. Ne geçmiş vardır ne gelecek, sadece şimdi vardır.

 Şöyle bir örnekleme yapalım: X hanım sevgilisinden yeni ayrılmış ve belki de bunu hiç istememiş ve fakat ayrılmıştır. Deniz kenarında bir bankta oturmuş, bu ayrılığın nedenleri ve niçinleri içinde boğuşurken birden sağ yarım küre harekete geçer ve denizin masmavi güzelliğinin, dalgaların sesinin ve rüzgarın getirdiği deniz kokusunun farkına varır. X hanımın şimdi bu anda; ne aşk acısı, ne de bitenle ilişkili kaygısı kalmamış; sadece içinde bulunduğu gerçek güzelliğin farkına varmıştır... Beyninin az önce sonuçsuz emirler veren geveze tarafı devre dışı kalmıştır. O anı, yaşayan sağ taraf baskınlamıştır. O an geçmiş kaygısı yoktur. Hayat da işte böyledir. Önemsiz geçmiş ya da gereksiz mesele yaptığımız bir yığın bitmiş düşünsel silsileleri önemsemeyecek kadar kısadır. Yani yetkiyi sağ beyin yarım küresine vermek onu yetkinleştirmek lazımdır.  Geveze tarafınız devamlı gelecek ya da geçmişten yana konuşur, ama onu dinlemez. Fakat şimdiki anı yaşarsanız, spüritiel bir güç haline dönüşebilirsiniz. Kendinize devamlı şu soruyu sorun!:

          Saat kaç? Cevap: Şimdi
          Nerdesin? Cevap: Buradayım
          Sen kimsin? Cevap: Bu anım...

 Aslında aktarmak istediğim şey; tam da şu anda, burada, bunları yazma sebebim, gerçek mutluluğa; değiştiremeyeceğimiz geçmişe ve kontrol edemeyeceğimiz geleceğe sürekli enerji harcayarak ulaşamayacağımız... Bunları yaparak doğal olarak dengemizi ve o anı kaybediyoruz. Şu gerçeği unutmayın! Tek önemli vakit vardır; içinde bulunduğunuz şu an. Çünkü sadece bu zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi şu an kiminle beraberseniz odur. Geçmişte her ne yaşandıysa; sonu hüsranla biten ilişkiler, aldatma vs. bırakın olduğu gibi kalsın. Şu anda geçmiş değiştirmek için yapacak bir şey yok. Olmayacakta! Artık şimdi daireyi tamamlayın; gururlu, yetersiz ya da kibirli olduğun için değil. Kapıyı kapat, planı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişi olmayı, geçmiştekini bırak ve şu anda kimsen/kiminleysen; o/onunla ol!

  Dünden sadece o an alınacak dersi alın, yarını önemseyin ama size verilen en güzel hediye olan şimdinin  kıymetini bilerek yaşamayı unutmayın! Bir Fransıza şimdiki zamanı sorarsanız size ''Hediye!'' olarak tanımlayacağı zamandır. ''Le Present!''; Fransızca'daki şimdi zaman, hediye de aynı sözcükle karşılanır... Şu an!.. Şu an!.. Evet, büyük bir hediye!

1 yorum:

Nizam dedi ki...

Yaşam an’lardan oluşur.Sadece an’lardan...Şimdi’yi yakalayın.
Şimdi'yi doğru yaşayabilirsek, geleceği kontrol edebiliriz.
Ancak, unutmamalı ki,
"Bir An'ın hatası, Bir ömre dert olur".