
Bu felsefi akım, hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunur. Ve fakat Avrupa'da bazı grupların cinsel yaşamlarına heyecan katmak amaçlı eşlerini değiştirdikleri kamplara da bu isim verilir ve bu kamplar, ''Hazcılık kampı'' olarak bilinir.
En büyük iyiliğin haz oldugunu ileri süren Aristippos'un öğretisi... Aristippos'a göre en büyük iyilik hazdır. Bu öğretiye göre de ''iyi'' demek haz demektir. Kısaca haz veren her şey iyi, acı veren her şey ise kötüdür. Aristippos'a göre her davranışın temelinde mutlu olma isteği vardır, çünkü yasamın amacı hazdır.
Epikuros'da hazcılığı farklı yönde devam ettiren filozoflardandır; fakat Epikuros, Aristippos'un bedensel hazzına karşılık ruhsal hazzı yeğler. Bilgilerimiz; duygularımızla alabildiğimiz kadardır, bundan öteye geçemez. Gercek haz sürekli olandır. Sürekli hazza ise ancak bilgelikle varılabilir. Onun için en büyük haz dingin bir ruha sahip olmaktır. Ve buna da ancak bilgelikle varılır, bedensel zevklerin pesinde koşarak değil.
Aslında Hedonizm'in çıkış noktası ahlaktır. Epikürosculuğun da sadece ahlak felsefesinde hedonizmi benimsediği bilinmektedir. Basit bit anlatımla ele alıyorum; felsefenin özü soru sormaktır. Felsefede kesinlikle genel geçer bilgiler yoktur. Felsefi düşünceler bazı sınıflara ayrılmıştır. Bilgi felsefesi, varlık felsefesi ve ahlak felsefesi gibi. Ahlak felsefesinin temel gayesi neyin iyi, neyin kötü olduğu sorusunu incelemektir. İşte bana göre Hedonizm bu noktada incelenmelidir. Çünkü Hedonist felsefeye göre, haz veren şeyler iyidir.
Bu akımın kanımca en büyük temsilcilerinden biri de Venedik'li sanatçı Giacomo Casanova. Soyadından da anlayacağımız gibi kendisi, kadınları etkileme sanatına son derece hakimdi ve hayatın tadını çıkarma konusunda tam bir eksperdi... Hayatını yalnızca ve yalnızca "haz" çizgisi ekseninde sürdürdü. Casanova kendini hazlar konusunda oldukça fazla geliştirdiğinden sanırım, birlikte olduğu her kadının saçından bir bukle alıp toz haline getirip kurabiye hamuruna katar ve afiyetle yer; aşk yaşadığı kadına ait bir parçanın kendi bedenine geçmesinden dolayı, büyük ''haz'' alırmış... Günümüz Hedonizminin psikolojik boyutu bu yüce(!) kişilikte, bu şekilde belirmiş.
Bir hedonistin kuracağı basit bir cümleye örnek; ''teknem, kendim, içkim'' olabilir sanırım... Belki de Hedonizm; Vandalizm ve Empresyonizmle inovate edilip, günümüzdeki şeklini almıştır. Bunun da kısaca Türkçe'si; duble rakının yanındaki tuzlu yeşil eriktir :-)
Şimdi felsefi ve magazinsel boyuttan çıkmak ve Hedonizmin asıl önemli olan tehlike boyutuna, özellikle gençlerin tehdit altında olduğu ve ülkemizde de hızla yayılan sosyopsikolojik boyutuna değinmek istiyorum.. Özellikle 20 -40 yaş arasındaki bu akıma kapılan kişiler, yaşam amacının zevk almak ve mutluluktan ibaret olduğunu savunan bir dünya görüşü benimseyerek; yaşamlarını tamamen zevk almaya yönelik olarak planlamakta ve bu hedef uğrunda ahlaki ve yasal olmayan tüm davranışları sergilemektedir.
Bu dejenere insan topluluğu genellikle maddi sorunu olmayan, narsist kişilik özellikleri gösteren, ben merkezci, tamamen kendini düşünen ve başkalarını kendi çıkar ve arzuları için kullanan, doyumsuzluk problemi olan, eleştiriye kesinlikle kapalı kişilerdir. Bu kişiler sıkça sevgili değiştiren ya da partnerini aldatmayı başarı olarak gören ve sadece cinsel skor peşinde koşan, her türlü gözde; tatil, restoran, bar ya da gece klüplerinde olmayı hayati önemde gören ve hatta neredeyse buralarda yaşayan ve hazza ulaşmak için her türlü aracı-insanı düşünmeden kullanan bir yapıya sahiplerdir. Hepimizin çevresinde bu kişiler var ve maalesef bu özelliklere sahip olmayı hayal eden gençler, bu insanca yaşam tarzından çıkmış kişilere gıpta ile bakıyor ve bu hayatı yaşamanın hayalini kuruyor. Hedonist yaşam biçimini süren kişiler tedavi edilemeyecek bir travma, egoları nedeniyle çözemedikleri bir iç çatışma, hayatı anlamlı hale getirecek aile bağı veya doğru bir yaşam tarzı geliştiremeyecek bir ruh haliyle; görünürde hızlı ve renkli bir hayat, ama aslında ağır bir klinik vaka olarak hayatlarını sürdürmekte.. Bu nedenle Hedonizmi ciddi bir tehlike olarak algılayıp, Hedonizm ve bunun uzantısı olan gösteriş tüketimi can alıcı bir noktaya gelmeden incelenmeli! Sağlıklı bir yaşam tarzı yaşayan bireyler ise bu tehlikeli akımı fark edip; kendilerini ailelerini, arkadaşlarını ve özellikle gençleri bu akımdan korumalı!
Son olarak Hedonizm hakkında, Epiküros'un -ve benim de katıldığım cümleleriyle- ... ''Ekmekle- su, aç birinin ağzında en büyük hazzı verir. Böylece sade ve zengin olmayan sofralara alışmak sağlığa iyi gelir, insanı yaşamın getirdiği zorunluluklara karşı hazırlıklı kılar, zengin sofralara uzun aralıklarla oturduğumuzda, daha büyük keyif almamızı ve talih karşısında korkusuz olmamızı sağlar. Böylece hazzın erek olduğunu söylerken, bununla öğretimizi bilmeyen, bizimle aynı görüşte olmayan ya da yanlış anlayan bazı kişilerin düşündüğü gibi, yoldan çıkmış insanların hazlarını ve cinsel hazlarını söylemiyoruz, tersine bedence acı çekmemeyi ve ruhça sarsıntı içinde olmamayı anlıyoruz. Birbirini izleyen içki ve şölen sofraları, oğlanlarla ve kadınlarla yaşanan cinsel ilişkiler, balıklar ve zengin sofrada sunulan daha ne varsa, işte bütün bunların verdiği hazlar, yaşamı zevkli kılmaz; yaşamı zevkli kılan, seçilmesi ve kaçınılması gereken her şeyin nedenini araştıran, insan ruhunu büyük kargaşaya sokacak yanlış sanıları kaldırıp atan ölçülü bir muhakemedir.''
Hedonist bir devrim!!! Patlak vermesi halinde milyonları peşinden sürükleme potansiyeline sahip görünüyor... Ve bu yükselen trend günümüz için, çok büyük bir sosyolojik ve psikolojik tehlike!
Tanrı'nın bize sunduğu ruhsal ve bedensel hazları, insana yakışır bir şekilde yaşamak dileğimle...
2 yorum:
Bu harika yazını da zevkle okudum.
Peki Aysen; "Sadizm = el ezerlik" kavramına adını veren Fransız yazar, düşünür Marquis de Sade bir çeşit bedensel hazcı değil miydi sence?
''Sade'nin piçleri; Hedonistler'' der bazı yazarlar bu akımın eleştirisini yazarken... Sade bence Tanrıyı ve insanları net olarak çözümlemiş bir yazar. Yasadığı dönemin eleştirisini de en düzgün ve net yapan ve o şekilde de yaşayan adamlardan biri.. 1800 tarihlerinde Fransa'da ve karaliyette dahi yaşanan cinsel sapkınlıkları görmezden gelemiyorum. Hedonizmi ikiye katlar.. Ayrıca sapık ve de yanlışlıkla deli olarak adlandırılan bir adamı tımarhaneye ve ardından hapishaneye atıp YAZAMASIN diye kalem ve kağıttan yoksun bırakılıp idamına ve hatta neredeyse yakılmasına karar verilmesi ne derece akıllı işi bilemiyorum. Tabii Sade'de bunun üzerine tımarhanede kanıyla, hapishanede de dışkısıyla yazılarını duvarlara yazmıştır.. Enteresandır o dönem, oldukça sapkındır ve ona uygun yaşayan birinin yine o dönemdeki (ve belki de aynı şekilde ama gizlice yaşarken) yetkili etkisizler tarafından bu hallere sokulması.. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyorum ve Baudelaire'nin ''Anlık hazzın yanında, sonsuzluğun lafı mı olur'' ironisiyle sizi başbaşa bırakıyorum :)))) Teşekkürler İbrahim...
Yorum Gönder