11 Ağustos 2011 Perşembe

Tarihten Bir AŞK Hikayesi...

 Tarih; geçmişte oluşan kültür ürünleri, yapılan savaşlar, kurulan ekonomik ve siyasal ilişkiler, zaman içindeki değişmelerin tümü müdür? Yitirilmiş olan, artık bulunmayan, yinelenemeyecek olan mıdır... Yani geçmiş olan!.. Doğum, ölüm, önemli olaylar tarihe düşülmek için bir fırsat mıdır? Ya tarihe not düşürüldüğü halde  yitip giden aşklar...

 Sonuç olarak insanı anlatır tarih. İnsanın aklının dışına çıktığı tek yanı, aklını yitirmeyi sevdiği tek duygusu,  tek soylu zaafı aşk  yok mudur bu anlatılanlar arasında ... Elbette vardır. Aşkın tarihine gideceğim, tarihin bana göre ''tek taraflı''  aşkına belki de! İnsanın en güzel yanılsamasının; aşkın,  tarihe nasıl not düşüldüğüne ya da...

 Naciye Sultan; 12 yaşında küçük bir kız... Abdülmecit'in torunu  Sultan Mehmet Reşat'ın yeğeni.
Enver Paşa; İttihat ve Terakki  Cemiyeti'nin liderlerinden, Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili  ama o dönem sadece 28 yaşında genç ve yakışıklı bir subay...

 Naciye Sultan Enver Paşa tarihin en çalkantılı döneminde birbirlerinin  yüzünü dahi görmeden tanışmış, nişanlanmış ve evlenmişti.

 Enver Paşa, annesi Ayşe hanımla istettiğinde; Naciye Sultan henüz 12 yaşındaydı ve Paşayı önüne konan damat adaylarının fotoğrafları içinden seçmiştir. Enver Paşa ise eşinin fotoğrafını dahi ancak nişandan 2 yıl sonra, Edirne'yi düşmandan kurtarması nedeniyle Naciye Sultan'ın kendisine gönderdiği hediye olarak görebildi.
Ve ardından Naciye Sultan'a o gün yazdığı mektubu:
 '' Sizi gördüğüm zaman ne hisse kapılacağımı tahmin bile edemiyorum. Resminizi ne yaptığımı biliyor musunuz? Büyük yazı masamın ön gözüne koydum. Günde bilmem kaç defa açarak kalbim çarparak  seyrediyor, sonra öpüp kilitliyorum.
 Fakat en meşgul zamanımda bile fasılaların on dakikadan fazla olmadığını söylersem gülmezsiniz değil mi ruhum?''

 Nişan yüzüklerini 1909 yılında birbrilerini hiç görmeden  taktılar. 1911 yılında evlendiler.  Nihayet karşıklaştıklarında ise yıl 1913'tü. Birinci Dünya Savaşı'nın tüm hızyla sürdüğü yıllarda da  düğünlerini yaptılar. Birbirlerini evlenen kadar hiç görmediler.Evlenene kadar mektuplaştılar ve birbirlerini bu şekilde tanımaya çalıştılar.  Evlendikten sonra da pek bir arada oldukları söylenemez. Enver bey  ''ruhum''  dediği  Naciye'ye evlendikten sonra bile hasret kaldı. Savaş  son hızla devam etmekteydi ve kendisinin cephede olması gerekiyordu. Sırasıyla; Sultanına, sonra paşalığa kavuşan Enver, ardından Harbiye Nazırı olup Erkan-ı Harbiye'nin başına geçti.  Ve fakat bu kısa masal her şeyin tam tersine dönmesiyle son buldu. Ve Birinci Dünya Savaşı  tarihimizdeki acı yıkım,  Sarıkamış faciasıyla birlikte onlar için sürgün yılları da başlamıştı. Ve Paşa'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1918'de Bir ''Turan İmparatorluğu'' kurma hayaliyle gittiği Rusya ve Orta Asya'dan , Sultanına yazdığı hasret mektupları sadece bir yıl içerisinde bin sayfayı buldu. Bu mektuplarında sadece aşkını , hasretini ve sevgisini fısldamakla kalmamış, hanımına siyasi ve askeri faaliyetleri de günü gününe yazmıştır.


 Paşanın ''ruhu''na son mektubu:
  25 Temmuz 1922
'' Naciyeciğim, sevgili sultanım, cici efendiciğim! Bugün pek sıkıntılı bir hava, tuhaf bir sis, güneş görünmüyor. Düşmandan bir hareket yok. Fakat henüz sabahtır. Hastalarımı geri gönderdim ve Afgan emrinin askerinin askerinin ve muavenetinin çekilmesinin iyi olmadığı ve Bolşevikler'e emniyet caiz olmayacağını bildirdim. Ve hiç olmazsa ecza-yı tıbbiye ve sair malzemesinin iadesini istedim. Bakalım ne olacak? Bir de Hacı Sami  ve diğer arkadaşların bu tarafa geçmesine müsaade olunmasını talep ettim.
İşte efendiciğim, hemen şu satırları yazarak mektubumu kapatıyorum ve içine her gün sana topladığım buranın yabani çiçeklerinden maade  kaç gecedir altında yattığım karaağaçtan kopardığım ufak bir dalı leffediyorum.

Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle aşk ve iştiyakımla sarılarak.... Hüda'nın bildiğine yavrularımla beraber emanet ederim ruhum efendiciğim.
Kara ağaca çakımla isminizi yazdım.

Enver'in... ''

  Bu mektuptan bir kaç ay sonra Pamir Dağı eteklerinde Ruslara karşı saldırırken vurularak öldürüldüğünde 41 yaşında yenik ve yalnız bir adamdı. Cebinden hiç yüzünü göremediği oğlu Ali'nin fotoğrafı çıktı. Abıderya köyünde bir pınarbaşındaki ceviz  ağacının altına gömüldü.

Ve sonrasında: Enver Paşa'nın Naciye Sultan'dan Mahpeyker ve Türkan adlı iki kız çocuğu ve Ali adında bir oğlu vardır. Enver Paşa'nın ölümünde 26 yaşında dul kalan Naciye Sultan ,  Paşa'nın ölümünden önceki vasiyetiyle evlendi.. Paşa'nın kardeşi Kamil Bey'le! Ondan da Rana adında bir kız çocuğu olmuştur.. Naciye Sultan Enver Paşa'nın ölümünden tam 30 yıl sonra Türkiye'ye dönebildi. Enver Paşa'nın kemikleriyse 72 yıl sonra!

  Enver Paşa cephelerde bulunduğu dönem boyunca Naciye Sultan'a dört bin üzerinde mektup yazmıştır. Savaşın ortasında ve sürgün yıllarında  binlerce aşk mektubu yazmak ... Çok düşündürücü!

Hiç yorum yok: