11 Ağustos 2011 Perşembe

Korunan Mukaddes Yer ''HAREM''...

 Osmanlı İmparatorluğu'nun çok yanlış bilinen yönleriden biri de Harem'dir. Daha çok Avrupa'da ve ülkemizde; kendi tarihini pek bilmeyenlerin harem anlayışı; kadınların mal(!) olarak  yaşadığı ve erkeklerin bu yapının sahibi olduğu bir zevk- sefa ve cinsellik mekanı... 

 Tarihimize bakacak olursak Osmanlı Harem teşkilatının ilk yılları hakkında pek bir bilgiye ulaşamıyoruz. Taaki Osmanlı Devleti'nin ikinci padişahı olan Orhan Gazi (1326-1362) döneminde haremin ilk kuruluş belgelerine rastlayana dek. Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) döneminde devlet saray ve teşkilatının gelişmesine paralel olarak Harem-i Hümayun'un teşkilatlanmış olduğu görülüyor. Kanuni Sultan Süleyman  (1459-1566) dönemindeyse artık kurumsallaşmasını tamamlamış bir yapı konumunda. Üçüncü Murad (1574-1595) döneminde Harem halkının sayısı artmış ve bundan sonra bu büyük yapı gelişmeye devam etmiş.

 Sarayda erkek öğrencilerin eğitim gördükleri Enderun neyse Harem'de cariyeler açısından aynı işlevi gören bir eğitim kurumuydu. Yani Enderun ve Harem yönetici ve elit bir sınıf yaratan iki kurumdu. Harem'de yetişen cariyelerin bir çoğu da zaten Enderunlar'la evlendiriliyordu ve gelin gittikleri yerlerde bir saray hanımefendisi olarak bilgi, kültür ve geleneklerini halka yansıtırlardı.

 Harem'e alınan  cariyeler, ya Krım Hanlığı atlılarının Ukrayna ve Polanya'dan aldığı esirler ya da saraya satın alınmak suretiyle hediye edilen kölelerdir. Bunların dışında Kafkasya ve Akdeniz adalarındaki, Balkanlardaki fakir fukaranın içindeki bazı genç kızların esirciye verildiği kölelerden  oluşurdu..

 Osmanlı Haremi'nin en yüksek makamı Valide Sultanlık'tı (padişahın annesi). Haremdeki bütün kadınlar, sultanlar, ustalar ve cariyeler Valide Sultan'dan çekinir ve müthiş saygı duyarlardı. Haremdeki bütün işler Valide Sultan'ın talimatları ve emirlerine göre yönetilmekteydi.Tek idarecisinin Valide Sultan olduğu; padişahın bile kararlarını bozamadığı,  çok kesin ve katı kuralları bulunan, yüzlerce genç kızın; dönemin eğitim anlayışı çerçevesinde eğitim aldığı ve devletin en önemli kademesinde bulunan yöneticileriyle evlendirildiği bir bayanlar okuluydu Harem!

 Saraya çeşitli yollarla alınan cariyeler ''Acemi'' statüsünde Harem'e girerler zorlu bir seçim ve eğitim aşamasından sonra bunların içinden gerek güzelliği gerek zekası ve yetenekleri üstün bulunanlar daha özel bir eğitime alınır ve Valide Sultan tarafından yapılan seçimle Has odalık olabilirlerdi ( arttık padişahın özel hizmetli konumundadırlar). Has Odalık olarak alınan cariyeler eğer padişahla karı-koca hayatı yaşarsa '' İkbal'' mertebesine yükselir ve  padişahın çocuğunu doğran İkballer de Kadın Efendi olurlardı. Ve en yüksek mertebe '' Valide Sultan'' olabilmek ancak erkek çocuğu olan Kadın efendinin bu çocuğunun tahta geçmesiyle mümkündü.

 Harem sayısı belgelere baktığımızda 300-500- 600 civarında değişen cariyeden oluşmakta. Fakat tarihe baktığımda en fazla  7-8 tanesi padişahın eşi olabilmiştir . Diğerlerinin padişahı görebilme şansı bile olamamaktaydı. Padişah Harem'e gireceği vakit içeriye haber verilir ve onun geçeceği yol üzerindeki bütün daireler kapatılır,  kazayla dahi bir cariye padişahla karşılaşacak olsa yaptığı çok büyük saygısızlık olarak görülür ve cezası ağır olurdu. Hatta tarih kitaplarının bazısında bu kazalara meydan vermemek isteyen padişahların yüksek ökçeli takunyalara yaptırıp Harem'in içinde iken bunlarla dolaştığı yazar.

 1909 yılına kadar Harem Dairesi'ne padişah ve gerekli olduğu zamanlarda olmak kaydıyla  harem ağaları dışında sadece hastalık halinde doktorlar girebilirdi. Bu yıldan sonra da çok kısıtlı ve de kesinlikle Harem'in boşaltıldığı yerlere sayılı kişiler girebilmiştir. Gizemli kalmasının ve hatta hakkında ''zevk ve sefahat yeri''  yakıştırmalarının sebebi de belki bu bilinmeyenden kaynaklı, bu bilinmeyen ihtişam ve güç karşısında hırsla yapılan uydurmalardır.

 Bugün  kiminin yanlış bildiği Harem, dünyanın en güzel kadınlarının Padişahın yatağına girebilmek için türlü entrikalar çevirdiği,  hatta bunun uğruna acımasız cinayetler işlediği, bir seks algısı olmaktan öteye neden gidememiştir bilemiyorum.. O dönemde diğer krallıklara baktığımızda herhangi bir kralın  kendi dininden- ırkından olmayan bir kadını sarayına köle olarak aldığı halde üstün bir eğitim verip; bir köleden kraliçe yaptığı görülmemiştir...

 Hocam İlber Ortaylı'nın dediği gibi''  Harem bahtsız genç hayatların başladığı bir mekandır, talihi yaver giden genç kızlar en üst noktaya kadar tırmanır. Harem'de yaşam hiç de kolay değildi; halk arasında ağzını yaya yaya Harem'den bahseden insanların gerek burada yaşanan çetin hayatı , ama aynı zamanda buradaki yetenekli ve zeki kadınların yarattığı kültürel ortamı tanıyıp anlamadıkları ve tarihteki bir topluluğa bilir bilmez saygızsızlık ettikleri çok açıktır.

 Harem eğlencelik bir yer değilidir, her şeyden önce bir evdir. Hiç değilse her ailenin evi kadar saygı gösterilmesi gerekir''

Hiç yorum yok: