21 Ağustos 2011 Pazar

SÜRPRİZ!

 Yaşamın insana sunduğu en lezzetli tatlıdır sürprizler... Tabii kötü olanı da vardır. Yani, acılı versiyonu; sanırım darbe!
 
 Sürpriz gözlüğü diye bir gözlük takma şansımız olsaydı eğer, sürpriz olarak nitelendireceğimiz olayları büyük bir fiyonkla bağlanmış hediye paketi olarak görürdük. Etrafımızda bizim sürprizimiz olacak insanların üzerinde de minik minik maytaplar yanardı belki.

 Düşünsenize, hayatta sadece bir saniye sonra ne olacağını kimse bilemiyor, tahmin edemiyor. Halbuki çoğu şey zaten o saniyede oluyor. O saniyede bir araba kaza yapıyor, o saniyede bir bebek ağlamaya başlıyor, o saniyede aşık olunuyor... asansör meşgul düğmesi sönüyor, evdeki su tesisatı patlıyor ve bir anda evi su basıyor, dümdüz yolda giderken ayağımız takılıp düşüyoruz, hepsi o anda oluyor.

  O bir saniyede karşılaşıyoruz ömür boyu birlikte olacağımız insanla/aşkla, bir saniyede öpüşüyoruz, bir saniyede selam veriyoruz dostlarımıza, aklımıza bir şey geldiğinde o bir saniyede geliyor, bir saniyede terk ediyoruz sevdiğimizi, bazı şeylerin farkına varmak yıllar sürüyorsa da farkına vardığımızı anlamak bir saniye sürüyor!

  Her an değişiyoruz, her saniye, hayatla birlikte biz de bilinmeyen bir an'a kavuşuyoruz, onu yaşıyoruz ve ardından yenisi geliyor, herşey o anda olup bitiyor. Ok yaydan, söz ağızdan o anda çıkıyor. Tıpkı, aniden karşımıza çıkan ve sürpriz dediklerimiz gibi...

  Uğraşırsınız, didinirsiniz, hesaplarsınız, size göre planınızda açık nokta bırakmamışsınızdır ama öyle bir süprizle çıkar ki hayat karşınıza kendi büyüttüğünüz, çocuğunuz gibi özene bezene hazırladığınız o planı kendiniz lağvetmek zorunda kalırsınız. ''Hayat sen planlamadan başına gelen şeylerdir.'' derler ya hani... Ne kadar doğru! İnsanın plan yapmasının bir yere kadar geçerli olduğunun en büyük delilidir sürprizler...

 Ve bazen o kadar meşgul oluyoruz ki, yanına tesadüfen oturduğumuz insanı, yolda çarpıştığımız insanı, aradığımız yanlış numarada karşımıza çıkan insanı, bize yakınlaşmak için deli gibi çaba saf eden insanı ıskalıyoruz. Karıncaların antenleriyle birbirine değmeden yokladıkları ve hızla ayrıldıkları o saniye gibi, biz de birbirimizi es geçiyoruz.

  Nasıl olsa bu tür insanlarla yarın yine karşılaşacağız diyoruz belki. Oysa sokaktaki o kedi geçen yılki aynı kedi değil, üstünüzden bugün geçen kuş geçen seferki kuş değil!

  Hayatta neyin ne olacağı belli olmuyor. Her an yeniliklere, sürprizlere, değişimlere açık olmak gerekir. Bazı şeyler çünkü insanın karşısına bir kere çıkar. Onun o biricikliğini anlayamazsan, hayatını onsuz tamamlarsın.

 Hayatın sürprizleri; her an karşımıza çıkabilecek süprizler... Bazen ne olduğunu bile anlamadan o yola girmemizi sağlar. Anlayamayız... Akıp giden nehir gibidir, dokunmak bile sular durulana kadar yüzmek zorunda bırakır bazen. Korkarız belki. Ne olacağını bilmediğimizden  korkarız. Ya da zarar görmekten. Ama heyecan verir. Tatlı ve sıcak bir heyecan. Merak ederiz sonunu. Fakat asla başında kestiremeyiz. Artık o yola girmişizdir ve sonuna kadar gitmek zorunda hissederiz kendimizi. İşte bu hayatın bir süprizidir. Acı veya tatlı sonunda öğreniriz.


 Herşeye rağmen severim ben bu süprizleri.... Bazen  hayallerimi süpürüp, günün çöpleriyle birlikte kapının önüne koymaya hazırlanırken kapımı çalıverir.

 Aslında sürpriz değil de, insanoğlu işte; olması gerekenin adını başka şeylerle değiştiriyor, sürpriz diyor...

7 yorum:

Melek Adıgüzel dedi ki...

Hayatın size en az sizin kadar güzel sürprizler sunması dileklerimle Aysen hanım.. Fırsat buldukça yazılarınızı takip ediyorum ve gayet başarılı ve farklı bir tarzınız var.

Aysen Yücedağ dedi ki...

Çok teşekkür ederim Melek hanım.

Adsız dedi ki...

Ellerinize sağlık,çok güzel bir yazı olmuş,size birşey sormak istiyorum; bu sürpriz diye nitelendirdiğiniz olaya kader de diyebilirmiyiz acaba?

Aysen Yücedağ dedi ki...

''Kader konusunu kesin biçimde çözmeye girişmek, insanın kapasitesini zorlaması ve imkansıza talip olması demektir.'' der dini doktrinler.. Bence kader denilen olgu insanlar hata yaptığında ''Ben yapmadım kader(!) yaptı.'' demenin rahatlığını yaşadıkları bir vazgeçilmez. Deriz ki ''Tanrı kaderimi çizmiş, değiştiremem.'' Ama aynı zamanda şunu da deriz ''Tanrı yaptıklarımdan dolayı beni cezalandıracak''! Yani hatalarımızdan dolayı cezalandırlacak/cehenneme gönderileceksek, kadere itiraz etmemiz/inanmamamız gerekmez mi... Ya da yaptığımız iyiliklerden dolayı cennet vaadine inanıyorsak; kısaca, cennet ya da cehennemin seçimini kendimiz yapacaksak , sorumluluk bizdeyse, kendi irademizle bu iki yönden birine ilerliyorsak, çizilen net bir şey yoktur... ''Değiştirelemez, çizilmiş bir kez!'' denen kader, kendi irademiz ve seçimimizle değişecekse ilahi bir olgu değil demektir.. Belki de insanların uydurduğu bir olgudur kısaca... Benim içİnse Tanrı denen varlığın koyduğu kuralların dışına çıkmamak için felsefeyi reddetmemi gerektirecek bir sebep bile olamıyor kader... Sürpriz için TDK ''ŞAŞIRTI'' diyor, kader içinse'' YAZGI''! Biri ilahi bir olgu , diğeri basit bir duygu durum değişikliği o halde.. Bense bazı islami makale ve yazılarda sürekli şuna denk geldim; der ki: '' Kadere sürpriz yapılmaz. Kader değiştirilemez'' Bu nedenle ben ikisini hiç bağdaştırmadım ve bu yazıyı yazarken kader kelimesi hiç aklıma gelmedi. Ama''Olması gereken''in adı sürpriz mi-kader mi, bilemiyorum kısacası :)) Bana göre bu tür olaylar sadece ''Olması gereken!''...

Adsız dedi ki...

''Hayatta sadece 1sn sonra ne olacağını kimse bilmiyor''bu cümle ve diğer yazdıklarınızda insan ve yaşama dair o kadar çok ayrıntı ve tesbit var ki bunları sadece sürprize indirgemek biraz haksızlık gibi olmuş bence:)
Bana sürpriz kelimesi genelde pozitif olayları çağrıştırıyor,daha doğrusu başımıza pozitif olaylar geldiğinde sürpriz ,negatif olduğunda ise kader olarak adlandırıyor olabilirmiyiz?
Kader bence de ilahi bir olgudur ancak şartlara ve tercihlerimizle kaderimizi değiştirebileceğimize inanıyorum(tecrübelerimle sabittir:)
Bu yüzdendir ki ''olması gereken''in adı şaşırtı mı?yazgı mı? derseniz bence yazgı.Ör:Çok tanışmak istediğiniz bir insanla hiç ummadığınız bir anda tanışmak:)
Ayrıca birkaç isim dışında(ör:yaşar nuri öztürk)islami yazarlarında samimi ve iyi niyetli olduklarına inanmıyorum.
Bu arada adım Hayrettin Özsoy,izmirliyim ve azerbaycanda çalışıyorum,saygılar...

Aysen Yücedağ dedi ki...

Teşekkürler Hayrettin bey...

İbrahim G.Yaka dedi ki...

Hayatın tamamen probabilistik olduğunu kuantum mekaniği kanıtlamıştır.Dolayısıyla plan yapmanın hiç bir anlamı yoktur. Senin de bahsettiğin gibi hayatta aniden karşımıza çıkan olumlu şeylere sürpriz, olumsuz musibetlere de kader diyoruz. Ben bu ayrımı yapmaksızın olumlu veya olumsuz şeylere, her ikisine birden sürpriz denmesinden yanayımdır. Yani kuantum dalgasının çökmesiyle gerçekliğin ortaya çıkması birer sürprizdir. Schrödinger'in kedisinin gözlem sonunda ölü veya diri bulunması birer sürprizdir. Aslında bizler (hatta evrendeki tüm varlıklar) "an" dışında bilinemezlik okyanusunda yüzmekteyiz. Başka bir deyimle her birimiz birer olasılık dalgası olarak "an"ı yaşıyoruz. Geleceğe ait hiç bir veri yoktur elimizde. Gelecek dediğimiz şey, uğruna sıkı planlar yaptığımız şey, her an çökme potansiyeli olan bir kuantum dalgasıdır.Çöktüğü an ise bir sürprizdir; çünkü neyle karşılaşacağımızı önceden bilmemekteyizdir. "Olur mu öyle şey" denilip, bizi gülümseten, hatta ti'ye almaya kadar götürülen şey; homosapiens insanın yaklaşık ikiyüzbin yıllık deterministik evren anlayışı ve algılamasıdır.:)
Yazı güzeldi, teşekkürler.