4 Ağustos 2011 Perşembe

YORGUN BİR KADIN.....

 Yine sisin içine daldı... Düşünceleri karma karışık; ihanetler, kavgalar ve nefretler... Yüreğinde yaşadığı son fırtına! Beyaz yüzünde fırtına sonrası bir sakinlik. Narin bedeninde tüm ağırlığınca zehirli bir yorgunluk...

  '' Hayatıma giren erkekler... Her biri değişik bir manzaraydı...

 Kiminin karanlıktı bakışları, az sonra bir fırtına kopacak sanırdım. Kiminin yatakta iç içeyken bulutlar dağılırdı gökyüzü misali gözlerinde. Bulutlar dağılırdı ama çıplak gövdelerimiz kopmazdı birbirinden. Kimi gövdesini savurduğunda bir orman sanki uğuldamaya başlar ve simsiyah dallarıyla ağır ağır süzülürdü içime. Kimi deniz gibi sakindi ve yine mavi. Mavi derinlikler gövdemi külçe gibi ağırlaştırır ve tıpkı bir deniz gibi beni kendine çekerdi; en dibine. Kimi dalgalı, çoşkun, öfkeli; kimi sığ, kimi derindi! Kimi Haliç'in yosunları gibi yemyeşil gözleriyle yüreğime bakarken ben sanki dünyayı kucaklardım... Bazen öyle bakardı ki, o bakışlar sanki gizli bir hazineyi korurmuşçasına derinlere dalar ve bende o bakışlarla en derinlere giderdim.... Bazen de yemyeşil bir hortum almış, havalarda uçururdu beni... Ha düştüm ha düşecek... Ve sonunda o yeşil gözlerin içine ben düşüp can verdim ''

 Aynadaki görüntüsüne takıldı bir an; saçları darmadağındı, gözleri kızgın, yüreği bezgin; bedeni ezgin. ''Mutsuzum'' dedi aynadaki aksine ''Mutsuzum!''....

 Ne var şimdi geçmiş anımsayacak? Eski güzel günleri, gözleri... Yeni bir şehirdesin şimdi, belki yeni bir serüvenin eşiğinde! Bu mutlu olmana, hayata yeniden başlamana yetmez mi?

Hiç yorum yok: