Barış, bereket, ölümsüzlük, erdem, uygarlık, direnç ve güç simgesi bir ağaç... Çoğu kültürde de bilgeliğin simgesi. Dinsel inanışlarda ise günahtan arınmış olmanın sembolü... Mitolojiye göre ilk zeytin ağacı Yunanistan'da tanrıça Athena ile deniz tanrısı Poseidon arasında geçen bir mücadele sonunda ortaya çıkıyor ve insanlığa armağan ediliyor. Ve halen Atina akropolünde bu ağacın filizlerinin bulunduğuna inanılır.
Ege'nin sadık bekçileri ve bilgeleri; binlercesi sıralanıyor sağlı sollu... Ve bu bilge ağaç, ne zaman meyve vereceğini bizden daha iyi biliyor. Bilgeliğinden sual olunmaz bence; bunun göstergesi, barışın simgesi zeytin dalları...
Ve benim ağacım... gövdesinde danseden kızlar, sarılmış sevgililer var... Gövdesi köklerine, kökleri gövdesine karışmış, eğri büğrü ama sıkı sıkı tutunuyor toprağa. Bodur boyuna bakmadan dünyanın yükünü taşıyor dallarında. Sağlığı fısıldıyor yapraklarının sesi. Meyvesi; yaşama bağlılığın, direngenliğin öteki adı bana göre. Ege dalgalarına bakmış yıllardır gövdesi; masmavi, çoşkulu ve tutkulu Ege dalgalarına...
Sanırım özgürlüğe ve yeşile duyulan ihtiyacımın yansıması. Evet, sorumluluklardan uzak, özgür kalabileceğim ve her şeyden kaçıp gizlenebileceğim ormanları hatırlatıyor bu tek ağaç bana. Ormanlarla dolu hayal dünyama açılan bir kapı o benim için. Bu tuhaf, çok tuhaf, oldukça tuhaf ama tüm sıkıntılarımdan kurtarabiliyor tek bir ağaç bile. Yaşanmışlıklar arasında ezilen ruhumu, gür dallarının ve çiçeklerinin arasında saklayabilmek için, yaşam karmaşasında kaybolmamak için; dallarına tutunabileceğim tek ağacım o benim...
Verandaya her oturuşumda hayranlıkla izliyorum onu. Topraktan yeraltına doğru damar damar köklenirken, göğe doğru da damar damar dallanıyor; sanki yeryüzü bir aynaymış da altı üstünün ve üstü de altının yansımasıymış gibi. Bir sürü anımın bir köşesine, mütevazı bir şekilde yerleşmiş. Öyle çok şımarmadan, kendini göze batırmadan, usulca ve iyi niyetli. Sevdiğime dahi anlatmışım onu '' Biliyor musun, bahçemde zeytin ağacım var benim... Gri, kocaman gövdeli bir zeytin ağacı...''
Çok dengeli benim ağacım, yüzyıllarca aynı noktada tek başına durabilir; tıpkı sadık bir sevgili gibi... Etrafı gözler, konuşmaz, ona anlattıklarımı kimseye anlatmaz... Fakat biliyorum ki yüreğinde gizlediği tutkulu aşkı dile getirmeyecek bana hiç bir zaman. Ege'nin maviliklerine, denizin kokusunu taşıyan; ılık ve okşanası kuzey ege rüzgarına olan gizli aşkını! Dile gelmeyen aşkı büyüyor ve kim bilir benim bile tahmin edemediğim kaç yıldır, gizemini yitirmeden...
Zeytin ağacım... gitgide kökleri güçleniyor ve dimdik ayakta! Tıpkı ruhum gibi...
2 yorum:
Sevgili Aysen, yazının sonlarına doğru; "Çok dengeli benim ağacım, yüzyıllarca aynı noktada tek başına durabilir; tıpkı sadık bir sevgili gibi..." diyorsun. Bu dikkatimi çekti.Gözlemlerinde çok haklısın. Zeytin ağacı, o asil ağaç o kadar uzun ömürlüdür ki; ortalama ömrü 400-500 yıl kabul edilmesine karşın, 1000 yıl yaşayanlar çoktur. "Dengelidir" diyorsun, evet insanın akıllı ve dengelisi gibi o da dengelidir. Bir yıl bol ürün verir, bir yıl adam gibi dinlenir:) Senin, üzerine bu yazıyı yazdığın ağacın muhtemelen, bizlerin çoral seytin (deli zeytin,oleaster) dediğimiz dağda tohumdan yetişme olan cinsi olabilir ki; bunlarda kazık kök sistemi vardır ve yere çok sıkı ve sağlam tutunurlar ve ömürlerini de artıran bu kazık kökleridir. Duruşta dengeliliği de buradan gelir zaten. Böylesine asil ve (bence bilge:) bir ağaç için romanlar yazsak bitmez.Bunları nacizane bir zeytin üreticisi ve ortaokul yıllarımda babamla birlikte yüzlerce zeytin ağacı dikmiş biri olarak yazdım...:)
Hani bu asil ağacın mucizesi zeytin yağından bahsetmiyorum bile. Yararını herkes biliyor...
''...Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.'' Nazım Hikmet Ran
Evet bu yazımda anlattığım ağaç delice ağacı İbrahim :))
Yorum Gönder